Aranıyor...
Sonuç bulunamadı.
Madem öyle Gökçeada’nın güzelliğine, bütün o tarla, tepe, orman, göl, köy, insan ve kültür çeşitliliğine buyurun!
Ana karanın bambaşka bir ucunda olmanın sessizliği, bize adanın sınırsız atmosferinde her bir ânın mutlak sessizliğini solumamızı sağlıyor. Zaten ada coğrafyasının insanı ezen büyüklüğü ve çeşitliliği karşısında nutkumuz tutuluyor. Topraktan bereket akıyor Gökçeada’da…
İç huzurumuzu ciddi surette bulduğumuz, tabiattan ve yaşam
dan keyif aldığımız özel bir yere gidiyoruz: Laz Koyu’nun yekpare mekânı Laz Koyu Konuk Evi. Burası yeni bir yapıdan çok, iyi restore edilmiş ruhu olan bir mekâna benziyor. Bu ‘’ruhu olan’’ seçim , ev sahipleri İrem ve Emre’nin konukseverliğe ve otelciliğe bakışı hakkında çok şey söylüyor aslında.
İçeri girer girmez yemyeşil ağaçlıklı bir bahçe ve ev sahibi İrem Hanım ve Emre Bey bizi karşılıyor bütün samimiyetiyle. Her şey elbette el emeği ile yapılıyor konuk evinde. İnsanın ancak sevdiği birine çıkaracağı, çeşitlerin bol olduğu lezzetli bir kahvaltı sofrasına oturuyoruz. Her şey bahçelerinden geliyor, portakal reçelinin tadı ise tam bir lezzet şöleni!
Konuk evinin tamamen taştan yapılmış, ferah odaların kendine ait balkonları da gün batımını kaçırmayın, telkininin habercisi! Çocuklu ailelerin de rahatlıkla konaklayabileceği verandalı suit odaları da bulunuyor. Ayrıyeten, bahçede özel bir oyun parkı da mevcut.
Deniz için yürüyerek on dakikada vardığımız Laz Koyu’na gidiyoruz. Deniz ile bu kadar yakın olanı azdır adada.
Aile olmanın, insan olmanın unutulmadığı bir mekân Laz Koyu Konuk Evi. Akşam alakart restoranlarında da Karadeniz’in kendine has lezzetlerini yeme şansı elde ediyoruz. Ayşe Annenin elleriyle yaptığı etli lahana dolma, el açması mantı ve oğlak tandır tam bir ziyafete bedel!
Küçük Oteller rehberinden size özel tavsiyeler: Zeytinliköy’de dibek kahvesi içmek, Dereköy’ün o metruk evlerinin arasında keşfe çıkmak, ada merkezindeki Gökçeada Müzesi’ni de görmeden dönmeyin deriz.