En İyi Cunda Otelleri: Tatilcilerin En Çok Tavsiye Ettiği 13 Yer
1 hafta önce 1.3K görüntülenme

En İyi Cunda Otelleri: Tatilcilerin En Çok Tavsiye Ettiği 13 Yer

Tatilcilerin dilinden düşmeyen, her biri kendine has bir karakterle öne çıkan Cunda otelleri, adanın ruhunu iliklerinize kadar hissettiren birer rehber adeta. Cunda Adası’na adım atar atmaz, rüzgarın getirdiği zeytin kokusu ve denizin tuzlu esintisiyle karşılanıyorsunuz. Daracık sokaklarda dolaşmaya başladığınızda, taş evlerin arasında kaybolmak kaçınılmaz bir serüvene dönüşüyor. Bir köşeyi dönüyorsunuz ve birdenbire kendinizi, martıların eşlik ettiği bir balıkçı kahvesinde, elinizde bir bardak çay veya bir bardak kahve içerken buluyorsunuz; burada zaman, başka bir hızda akıyor. Ege’nin bu saklı hazinesi, sadece göz alıcı manzaralarıyla değil, her biri adeta bir öykü anlatan konaklama yerleriyle de sizi kendine çekiyor. Biz de bu büyüyü keşfetmek için yollara düştük ve Cunda’nın en çok övülen 7 oteline doğru bir yolculuğa çıktık. Bu oteller, sadece birer konaklama durağı değil; adanın tarihine, doğasına ve sıcaklığına açılan kapılar.

En İyi Cunda Otelleri

  1. Güle Cunda
  2. Ziya Bey Konağı
  3. İna Cunda Art Hotel
  4. Ortunç Hotel
  5. Milo Cunda
  6. Anda Beach & Rooms
  7. Cunda Despot Evi
  8. Cunda Ilios
  9. Kapya Cunda
  10. Baradiel Hotel
  11. Parna Hotel
  12. Sukha Cunda
  13. Ömer Ağa Konağı

Güle Cunda

Arnavut kaldırımlarıyla döşeli dar sokaklardan geçerek geleneksel Rum mimarisinin otantik izlerini taşıyan taş bir binaya ulaşıyoruz. Kapısından içeri adım atar atmaz, begonvillerin süslediği avluda hafif bir meltem esiyor, çiçek kokuları burnumuza doluyor. Güle Cunda, zarif detayları ve huzur veren atmosferiyle daha ilk dakikada ruhumuzu sarıp sarmalıyor. Sabahları güne, pencereden süzülen gün ışığı ve kuş cıvıltıları eşliğinde uyanıyoruz. Mis kokulu odalar, adanın en güzel çiçeklerinin isimlerini taşıyor. Yüksek tavanları ve ferah dekorasyonuyla her biri, zamanın yavaş aktığı bu adada konforlu bir sığınak gibi. Eğer kışın gelirseniz, şömineli suitlerde kıvılcımların dansını izlerken romantik bir akşam geçirme şansınız da var.  Güle Otel kahvaltısı ile de nam salmış bir yer. Yerel lezzetlerle dolu bir sofra karşılıyor bizi. Sıcacık ekmekler, ev yapımı reçeller, zeytinler ve taze demlenmiş çayın kokusu arasında bir Ege sabahının tadını çıkarıyoruz. Denize sadece beş dakika mesafede olan otel, keşif dolu bir gün için en güzel başlangıcı sunuyor. Burada zaman başka bir hızda akıyor; her köşesinde huzur, her detayında zarafet gizli. Güle Cunda, konforun ve huzurun en güzel buluşma noktası…

Güle Cunda

İna Cunda Art Hotel

Cunda’nın dar sokaklarında dolaşırken, her köşede başka bir hikaye fısıldayan taş evlerin arasında kaybolmak kaçınılmaz. İna Cunda Art Otel’in kapısına vardığınızda ise, sanki eski zamanlardan fırlamış bir film karesine adım atıyorsunuz. Zarif giriş kapısı,mimarisi ve taş duvarların yaydığı otantik hava, daha içeri girmeden sizi zarafetin kollarına bırakıyor. Kapı aralandı. Ve işte o an, otelin ruhunu tanımlayan o sanatsal atmosferle tanıştık. Tavanlardaki ince işlemeler, köşelerde sessizce duran antika objeler ve duvarları süsleyen Fikret Altay’ın tabloları… Burası bir otelden çok, yaşayan bir sanat galerisi. Fikret Altay’ın eserleri, otelin her köşesine ruh katıyor. Her bir tablo, adanın geçmişini ve doğasını sessizce anlatıyor; sanki ressam, Cunda’yı tuvaline değil, otelin duvarlarına kazımış. İna Cunda Art, estetik dokunuşlarının ötesinde, sunduğu sıcaklıkla da bir evi andırıyor. El boyaması mobilyalar, pastel tonlardaki keten perdeler ve başucunda duran küçük bir seramik vazo… Her detay, ince bir zevkle seçilmiş. Sabah pencereyi açtık. Ege meltemi içeri dolarken, sokaktan yükselen hafif sohbetler ve uzaktan gelen martı çığlıkları, günün güzel geçeceğinin müjdecisiydi. Odanın balkonundan taş evlerin çatılarını seyretmek, kahve fincanıyla birleşince, huzurun tanımı oldu. Akşam çöktüğünde, Cunda’nın lezzet duraklarına doğru bir çekim hissediyorsunuz. Rakı ve taze deniz balıklarından oluşan bir sofra hayali, adanın ruhuna işlenmiş gibi. Şen şakrak sofralarda eski anıları yad etmek isteyenler için rotalar belli: Yakamoz Avlu’nun samimi avlusu, Adabeyi’nin nefis mezeleri, Son Vapur’un balıkçı havası ve Teo’s’un sıcak sohbeti. Yakamoz Avlu’da, taş duvarların arasında rakı kadehleri tokuşurken, Adabeyi’nde zeytinyağlı otların tadı damağınızda kalıyor. Son Vapur’da dalga sesleri eşliğinde balık yiyor, Teo’s’ta ise ada şarabıyla günü noktalıyorsunuz. 

İna Cunda

Ziya Bey Konağı

Adanın tarih kokan sokaklarında gezerken Ziya Bey Konağı’na rastlamak, zamanda kısa bir yolculuğa çıkmak gibi...Adeta zamanın durduğunu hissettik. Nostalji ve modern konforun kusursuz bir uyum içinde olduğu bu konakta, yüksek tavanlı odalar, özenle korunmuş detaylar ve ahşap işlemeler geçmişin zarafetini bugüne taşıyordu. Sabah, mis gibi taze ekmek ve yöresel peynirlerin kokusuyla uyandım; konağın huzurlu bahçesinde, kuş sesleri eşliğinde kahvaltımı yaparken buranın gerçekten özel bir yer olduğunu bir kez daha anladık. Öğle ve akşam yemeği için Bay Nihat Restaurant, Körfez Restaurant, Dahil Restaurant, Aniva, Ayna Restaurant listenizde olsun. Personelin sıcak yaklaşımı, her detayın titizlikle düşünülmüş olması burayı sadece bir konaklama noktası değil, adeta bir deneyim haline getiriyordu. 

Ziya Bey Konağı

Ortunç Hotel

Cunda’nın biraz dışında, yeşilin ve mavinin kucaklaştığı bir noktada yer alıyor. Ortunç Hotel’e adım attığınızda, çam ve zeytin ağaçlarının sarmalayan huzuru kucaklıyor. Midilli’den göç eden bir ailenin mirası bu yer, yıllar içinde doğayla iç içe şekillenmiş. Asırlık incir ağaçlarının gölgesinde kök salan bu yer, geçmişiyle nefes alıyor. Sabahlar burada başka. Kuşların neşeli cıvıltıları ve denizin usul dalga sesleriyle uyanmak, dinginliğin yalnızca bir başlangıcı. Otelin minimalist çizgileri, sadeliğin içindeki zarafeti gözler önüne seriyor. Her köşede doğanın izleri var: ahşap detaylar, taş duvarlar ve ferah odalar. Doğa, mutfakta da kendini hissettiriyor. Zeytinyağında marine edilmiş taze otlar, çıtır ekmekle sunulan yerel peynirler ve dalından yeni kopmuş incirlerle dolu kahvaltılar, damağı şenlendiriyor. Öğle ve akşam yemeklerinde ise Ege’nin taptaze balıkları ve sebzeleri, sürdürülebilir bir lezzet şölenine dönüşüyor. Mavi Bayrak ödüllü koy, otelin en büyüleyici hazinelerinden biri. Turkuaz sulara kendizi  bıraktığınızda, bedeniniz kadar ruhunuz da hafifliyor. Suyun berraklığı öyle ki, dipteki çakıl taşlarını bile seçebiliyorsunuz. Yüzmek, burada sadece bir aktivite değil; adeta doğayla iç içe bir meditasyon. 

Ortunç Hotel

Milo Cunda

Cunda’da sabahın erken saatleri… Ada yeni güne gözlerini açarken, balıktan dönen teknelerin motor sesi sahile usulca çarpıyor. Hafif tuzlu esinti, dar Arnavut kaldırımlı sokaklardan süzülerek taş evlerin pencerelerine dokunuyor. Ağaçların arasından geçip, denize nazır küçük ama ruhu büyük bir yere, Milo Cunda'ya doğru yürürken bu adanın kendine yeten, doğayla iç içe ruhunu hissediyoruz. Burada her şey bir hikaye anlatıyor; sandıklardan çıkmış kanaviçeler, ince ince düşünülerek yerleştirilmiş el emeği dekorlar, ahşabın sıcak dokusu… Küçük ama büyük detaylarla anlam kazanan bu yer, sadeliğin şıklıkla nasıl harmanlanacağını gösteriyor adeta. Sabah kahvaltısı, burada bir gelenek Kahvaltıda sunulan ev yapımı reçeller ve taze otlarla hazırlanmış omlet, güne lezzet katıyor. Her lokmada Milo’nun sunduğu dinginliği daha iyi kavrıyorsunuz. Bu sofra, sadece mideyi değil, ruhu da doyuruyor. Akşamları, küçük verandada ada şarabı yudumlarken, “Keşke hep burada kalsam” diye geçiriyorsunuz içinizden.  Milo’nun en güzel sürprizlerinden biri de minik patili dostlara da kapılarını ardına kadar açması.

Milo Cunda

Anda Beach & Rooms

Denize sıfır bir yer hayal edin; işte Anda Beach & Rooms tam olarak bu. Hafif rüzgarın taşıdığı deniz kokusu, uyanır uyanmaz ayaklarınızı uzatabileceğiniz bir verandanın huzuru… Buranın sadece bir konaklama yeri değil, zamanın akışını yavaşlatan bir yer. Burası adeta “şimdiki zamanın” hüküm sürdüğü bir yer. Gün doğumuyla birlikte tiny house’un camından sızan ilk ışıkla uyanıyor, verandada göz alabildiğine uzanan körfez manzarasını seyrederek güne başlıyorsunuz. Sadece birkaç adımda kendinizi denizin serin sularına bırakabiliyor, sabahın en güzel anlarını, suyun içinde sessizlikle buluşturabiliyorsunuz. Palmiye ağaçlarının altında sıralanmış şezlonglarda güneşin tadını çıkarırken, buranın sadece bir tatil yeri değil, gerçekten ruhun dinlendiği bir nokta olduğunu fark ediyorsunuz. Taze zeytinler, ev yapımı reçeller ve mis gibi ekmek kokusu, güne başlamak için daha güzel bir sebep olabilir mi? Gün boyu huzur içinde geçen zaman, akşam olunca bambaşka bir büyüye bürünüyor. Anda Beach & Rooms’ta gece, gündüzden bile dostane. Yıldızlar o kadar yakın ve parlak ki, mehtap olmasa bile ışıklarını cömertçe etrafa yayıyorlar. Tesisin Boheme ve Chill Out müzikleriyle bütünleşen atmosferi, rüzgârın hafif dokunuşuyla tamamlanıyor.

Anda Beach & Rooms

Cunda Despot Evi

İşte karşınızda Cunda’nın en heybetli, en ihtişamlı yapılarından biri: Cunda Despot Evi. Sahilin en güzel noktalarından birinde yükselen bu tarihi konak, bir zamanlar adanın ruhunu şekillendiren Despot’un evi. 1860’lı yıllardan günümüze uzanan taş işçiliği, sütunları ve estetik mimari detaylarıyla adeta bir zaman tünelinin kapısını aralıyor. Görkemli kapısından içeri girdiğinizde sizi ferah bir bahçe karşılıyor; asırlık zeytin ağaçları, özenle seçilmiş bitkiler ve havuz kenarındaki cabanalarla süslenmiş. Odalar, yüksek tavanları, antik mobilyaları ve yere kadar uzanan pencereleriyle geçmişin zarafetini bugüne taşımış. Gün ise bahçede servis edilen zengin bir kahvaltıyla başlıyor. Yerel üreticilerden temin edilen peynirler, tazecik yumurtalar, mis gibi reçeller ve bahçenin bereketli zeytinleri masayı süslerken, çayınızı yudumlayıp Ege’nin huzuruna kendinizi bırakabilirsiniz. Kahvaltıya otelden bağımsız olarak da katılmak mümkün, üstelik deniz kenarında kahvaltı etmenin keyfi paha biçilemez. 1862 Restoran’da, geleneksel Ege lezzetleri ile dünya mutfağının cesur dokunuşlarını bir arada bulabilirsiniz. ruhu dinlendiren bir manzarası var. Burada zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Sabahları yoga yapabilir, gün içinde rüzgar sörfüne katılabilir ya da özel tekneleri Salmaner ile Cunda’nın gizli koylarını keşfe çıkabilirsiniz. Spa merkezinde ise aromaterapi ve masaj hizmetleriyle kendinizi şımartabilirsiniz. Her detay, misafirlere konforlu ve özel bir deneyim yaşatmak için düşünülmüş.

Cunda Despot Evi

Cunda Ilios

Arnavut kaldırımlı dar sokaklardan geçerken begonvillerin süslü taş bir Rum konağı karşılıyor bizi: Cunda Ilios Otel Adanın ruhunu ve geçmişini yansıtan bu zarif yapı, tarihi dokusunu koruyarak ince bir zevkle dekore edilmiş. Yüksek tavanlı, ferah odaları, nostaljik detaylarla modern konforu birleştirirken, her köşesi mis gibi sabun ve lavanta kokuyor. Sabahları, ev yapımı reçeller, taze pişmiş ekmekler ve zeytinlerle donatılmış kahvaltı sofraları, güne keyifli bir başlangıç yapmamızı sağlıyor. Otelin konumu ise adeta kusursuz; restoranlara, kafelere ve sahile sadece birkaç dakikalık yürüyüş mesafesinde olmasına rağmen, dingin ve huzurlu bir atmosfer sunuyor. Akşamüstü avlusunda bir fincan kahve eşliğinde gün batımını izlemek ya da sakin bir köşeye çekilip kitap okumak burada en büyük lükslerden biri. Güler yüzlü ekibi, incelikle düşünülmüş detayları ve sıcacık atmosferiyle Cunda Ilios, adanın büyüsünü hissedebileceğiniz özel bir adres.

Cunda IliosKapya Cunda

Kapya Cunda, adanın ruhunu modern bir dokunuşla harmanlayan, sıcak ve samimi atmosferiyle kendini hemen hissettiren bir otel. Taş duvarlarının ardında, özenle dekore edilmiş geniş ve ferah odalarıyla misafirlerine konforlu bir konaklama deneyimi yaşatıyor. Sabahları otelin avlusunda, Cunda’nın huzurlu sessizliğinde serpilen kahvaltıysa adeta bir şölen. Burası sadece konaklayıp dinleneceğiniz bir yer değil, aynı zamanda yerel lezzetlerin en saf haliyle deneyebileceğiniz bir yer. Tüm reçeller ve hamur işleri otelin kendi mutfağında, el emeğiyle hazırlanıyor. İncirli kekin yoğun aroması, simit poğaçanın çıtır dokusu ve sakızlı file bademli paskalyanın hafif tatlı lezzeti kahvaltının yıldızları arasında. Tüm bu lezzetler, kadın ağırlıklı bir ekibin titiz ve sevgi dolu dokunuşlarıyla sofraya geliyor. Kadın emeğinin ve zarafetinin her köşesinde hissedildiği Kapya Cunda, detaylara gösterdiği özenle fark yaratıyor. Şehrin kalabalığından sıyrılıp Ege’nin keyfini çıkarmak isteyenler için harika bir kaçış noktası. Güne, avluda kuş sesleri eşliğinde mis gibi bir kahvaltıyla başlamak, ardından havuz kenarında serinleyip kitabınıza dalmak burada günlük bir ritüele dönüşüyor. Cunda'nın taş sokaklarında gezip günü tamamladıktan sonra, odanıza çekilip huzurun tadını çıkarmak ise tatilin en güzel anlarından biri. Burada günler yavaş akıyor, her anın tadını doyasıya çıkarmak mümkün.

Kapya CundaBaradiel Hotel

Ege’nin tuz kokulu meltemi tenimize çarpıyor, Kazdağları’nın gölgesinde maviliklerle çevrili Cunda’da, taş sokaklara adım atıyoruz. Burası biraz asi, biraz bağımsız bir ruh gibi, ama bağları baki.Begonvillerin sardığı Rum evleri, kapı önlerine atılmış tahta masalar, taze mezeler, rakı kadehleri… Cunda’yı henüz görmediyseniz, şimdi tam zamanı. Cunda’nın konfor ve zarafeti bir arada sunan otellerinden biri Baradiel Cunda. +12 yaş üstü misafirlerini ağırlayan otel, adanın merkezine yakın ama kalabalığın uğultusundan uzak, dingin bir köşede. Şık mobilyaları, özenle düşünülmüş detaylarıyla sade ama etkileyici. Hatta her oda farklı konseptteymiş; Japon tarzı odalar bile var. Konfor burada sadece estetikle sınırlı değil; spa merkezi, hamamı, saunası, masajı, buhar banyosu ve tuz odasıyla ruhunuza da iyi gelecek bir deneyim sunuyor. Şayet aşk dolu, özel bir tatil planlıyorsanız, işte size nefis bir öneri.Kısaca Cunda’yı tanımlayan kelimeler. Gece olunca meyhaneler devreye giriyor; modern dokunuşlarıyla Cundeli, sirtaki eşliğinde uzun sofralar kuran Moshos Taverna, damağınızı şenlendirecek. Mezeleri buralarda denemelisiniz. Tek kötü haber, patili dostlarımız bu otelde misafir edilemiyor.

Baradiel Hotel

Parna Hotel

Parna Hotel & Bistro, Cunda’nın sakin sokaklarından birinde, ruhu dinlendiren bir kaçış noktası. İlk adımı attığınızda, taş binasının zarif dokusu ve özenle tasarlanmış detayları sizi sarıp sarmalıyor. Otelin ferah atmosferi, şık ve konforlu odaları tatiliniz boyunca size evinizde hissettirecek cinsten. Sabah uyandığınızda önce kahvaltının kokusu sarıyor etrafınızı, sonra o katıksız ve doğal Ege lezzetleriyle güne başlıyorsunuz. Ev yapımı reçeller, çıtır çıtır hamur işleri, tazecik peynirler… Her lokmada Cunda’nın doğasından gelen bir tat var. Gün içinde vakit geçirebileceğiniz, huzur dolu bir bahçesi var otelin. Yeşilliklerin arasında kaybolan, çiçeklerle bezeli alanın odak noktası ise masmavi parlayan havuzu. Deniz havasını hissetmek isteyenler için plajlar çok da uzak sayılmaz ama bazen bir şezlonga uzanıp, kitabınızı alıp bu dinginliğin tadını çıkarmak da en güzel seçeneklerden biri. Parna Hotel, sadece konforlu bir konaklama sunmuyor, aynı zamanda ruhunuza iyi gelen bir deneyim vadediyor. Cunda’nın sokaklarını keşfettikten sonra, otelin sıcak ve samimi atmosferine dönmek, akşamüzeri keyifli bir sohbete dalmak...

Parna Hotel

Sukha Cunda

Cunda’nın Arnavut kaldırımlı sokaklarından geçerek, zeytin ağaçlarının arasına saklanmış Sukha Cunda’ya varıyoruz. Daha kapıdan girer girmez, huzurlu atmosferiyle içimi ısıtan bir yer burası. Geleneksel Rum mimarisinin izlerini taşıyan taş duvarlar, ahşap tavanlar ve nostaljik dokular, oteli sadece bir konaklama noktası olmaktan çıkarıp bir deneyime dönüştürüyor. Üstelik manzara da şahane. Bir taraf Kazdağları’na selam duruyor, diğer taraf ise tarihi yel değirmenleri ve zeytinliklere açılıyor. Sabah, bahçeye kurulan uzun sofrada kahvaltı vakti… Burada her şey doğal ve özenle seçilmiş. Reçeller ve soslar tamamen kendi üretimleri. Yanına sıcak sıcak pişi mi, yoksa pofuduk pankek mi istersiniz? Seçim yapmak zor çünkü her gün farklı çeşitlerde hamur işleri, tatlılar ve salatalar hazırlanıyor. Tüm ürünler yerel üreticilerden ve Cunda mandıralarından temin ediliyor, dolayısıyla her lokmada adanın ruhunu hissediyorsunuz. Özel beslenme tercihleri olanlar için de düşünceliler; vegan, vejetaryen, glutensiz ya da laktozsuz alternatifler sunabiliyorlar.Denize girmek isteyenler için plajı oldukça keyifli ve temiz. Ancak o gün deniz yerine biraz daha sakin bir gün geçirmeyi tercih ederseniz, otelin çiçeklerle süslü bahçesinde yer alan havuzda serinleyebilirsiniz. Cunda’nın keşmekeşine birkaç adım mesafede ama bir o kadar da izole bir konumda olması, burayı tam bir kaçış noktası yapıyor. Sukha Cunda’da geçirilen birkaç gün bile insana iyi geliyor. Samimi atmosferi, doğayla iç içe konumu ve ince düşünülmüş detaylarıyla burası sadece bir otel değil, adanın huzur dolu ruhunu yaşatan bir sığınak gibi. 

Sukha Cunda

Ömer Ağa Konağı

Burası, nesilden nesile aktarılmış, geçmişin izlerini taşıyan Ömer Ağa Konağı. Daha avluya adım attığımız anda tarihin içinde bir yolculuğa çıkacağımızı hissediyoruz. Taş duvarlar, ahşap dokular ve her köşede hissedilen o zamansız huzur… Sabah güne, bahçeye yayılan mis gibi kahve ve kızarmış Ayvacık peyniri kokusuyla uyanıyoruz. Özenle hazırlanmış kahvaltı sofrasında ev yapımı reçeller, dalından yeni toplanmış zeytinler ve Ömer Ağa Konağı’nın kendi ürettirdiği zeytinyağları var. Her lokmada Ege’nin doğallığını ve bereketini hissediyoruz. Kahvaltı, sadece bir öğün değil; uzun uzun keyif yapmalık... Gün boyunca havuz başında vakit geçirmek, elimizde içeceğimizle hafif esen rüzgarın tadını çıkarmak tam bir terapi gibi. Burası, kalabalıktan uzakta ama Cunda’nın ruhuna da bir o kadar yakın. Akşam olduğunda ise konak yine bambaşka bir havaya bürünüyor. Yavaş yavaş ışıklar yanıyor, fonda hafif bir müzik ve mutfaktan gelen iştah açıcı kokularla keyifli bir akşam geçiyoruz.Eğer hem tarihi atmosferi hissetmek hem de konforlu bir tatil yapmak istiyorsanız, Ömer Ağa Konağı tam da doğru adres. Sessizlik, samimiyet ve lezzetin iç içe geçtiği bir deneyim arıyorsanız, burası sizi fazlasıyla mutlu edecek.

Ömer Ağa Konağı

Cunda Adası'nda daha fazla konaklama seçenekleri için Cunda Adası otellerine göz atabilirsiniz.