Dünyanın, Alplerden sonra en fazla oksijene sahip ormanları Kaz Dağları

KAZ DAĞLARI GEZİLECEK YERLER | Biz Evde Yokuz

Dünyanın, Alplerden sonra en fazla oksijene sahip ormanları Kaz Dağları’nda. Kaz Dağları sadece bol oksijenli yemyeşil doğası ile değil; muhteşem yürüyüş parkurları, yörenin kültürü ve çok eskilerden günümüze gelen efsaneleri ile de ünlü.
    Küçükkuyu’dan Edremit’e kadar körfezi saran dağın, çok büyük bir kısmı milli park ilan edilerek koruma altına alınmış. Ülkemizin de en fazla oksijen üreten bölgesi bu topraklar. Bu sebepledir ki gerek sağlık turizmi, gerek doğa ve kültür turizmi için yılın her dönemi hem yerli hem de yabancı çok sayıda turist geliyor Kaz Dağları’na.
    Mitolojideki adıyla İda Dağı olarak da bilinen Kaz Dağları, çok eski zamanlarda meydana gelen jeolojik oluşumları, farklı bitki örtüsü ve Çanakkale Boğazı’ndan gelen hava akımlarının burada bitki örtüsü ile karşılaşması sonucu oksijen miktarı fazla bir havaya sahip. Körfeze kadar uzanan dağ sırası sonucunda da Kaz Dağları’nda hem kara hem de deniz ikliminin özellikleri gözleniyor. Bu sebeple de ılıman bir iklim hâkim.
    Kaz Dağları’nda hâkim bitki örtüsü ise oldukça ilginç. Bölgede yetişen 22 farklı bitki çeşidi olduğu söyleniyor. Ayrıca dünya üzerinde sadece bu topraklarda yetişen ve koruma altına alınması gereken bir bitki türü de Kaz Dağları Göknarı diye geçiyor. Civardaki köylerin halkı bu ağacın kozalaklarını çaylarına katarak kullanıyormuş. Bir de yöre halkının Kaz Dağları adaçayı adını verdikleri ve pek çok bitkinin karışımı olan, oldukça lezzetli ve şifalı bir içecek de var.
    Kaz Dağları’nın coğrafik özelliklerinin dışında antik çağlardaki ve efsanelerdeki yüzü var. Antik çağlarda Kaz Dağları’nın adı İda Dağı olarak anılıyormuş. Homeros’un İlyada’sında da ismi bu şekilde geçer. Zeus’un doğduğu dağ olarak bilindiği için de Yunan Mitolojisi’nde önemli bir yere sahiptir. O zamanlarda bahsedilen efsaneye göre, Truva Savaşı’nın çıkmasına neden olan ve Hera, Athena ve Afrodit’in katıldıkları güzellik yarışması da bu topraklarda yapılmış. Tanrılar Truva Savaşı’nı da bu topraklarda, İda Dağı’nda izlemiş. 
    Bugün Küçükkuyu olarak bilinen beldenin kuzey kesiminde yani Adatepe Köyü’nde Zeus Altarı olarak bilinen yerde, efsaneye göre Zeus hem Truva Savaşı’nı yönetmiş hem de Afrodit’le sevişmiş.  
    Yuna mitolojisindeki efsanelerin dışında Sarıkız ve Hasan Boğuldu gibi efsaneler de bu topraklardan çıkmıştır. Ünlü yazar Sabahattin Ali de bir hikâyesinde Hasan Boğuldu efsanesine yer vermiştir. 
    Efsanelerle yakaladığı ünü dışında Kaz Dağları şifa arayanların ve doğa sevdalıların vazgeçilmez rotalarından biri. Üstelik sadece yaz aylarında değil, bahar ve kış aylarında da Kaz Dağları’nın trafiği oldukça yoğun oluyor. 
    Kaz Dağları ormanları çok sayıda doğa yürüyüşü ve safari rotasına sahip. İstanbul ve Bursa gibi büyükşehirlerin hemen yanı başında bulunan ve hafta sonu kaçamaklarınızı değerlendirebileceğiniz yakınlıktaki Kaz Dağları’na küçük bir sırt çantası ve yürüyüş ayakkabılarınızı alarak gelebilirsiniz.
    Kaz Dağları’nda konaklamanız için tesisler de mevcut. Doğanın kucağında ve doğayı bozmadan inşa edilmiş tesislerde konakladığınızda, sabah bol oksijenli yeni güne gerçekten de yenilenmiş olarak uyanıyorsanız. Hele bir de fırsatını bulup da bir hafta gibi uzun bir süre Kaz Dağları’nda kalırsanız gerçekten kanınızın temizlendiğini ve vücudunuzdaki oksijen miktarının arttığını bile hissedebilirsiniz.
    Kaz Dağları otelleri genellikle Küçükkuyu, Adatepe, Yeşilyurt Köyü gibi alanlarda konumlanmışlar. Yılın her dönemi hizmete açıklar ve genellikle oda kahvaltı çalışıyorlar. Hizmet açısından oldukça kaliteli tesisler. Böylece hem doğanın kucağında oluyorsunuz hem de ihtiyacınız olan her türlü şey elinizin altında oluyor. Restoranlarındaki yemekler de oldukça lezzetli. Zaten temiz hava, bol oksijenle yediğinizin de tadını daha iyi alıyorsunuz. Kahvaltılarınız ise altın sarısı bir zeytinyağı ve yörenin lezzetli zeytinleriyle bezeli bir sofra oluyor. Yenilenerek başladığınız sabaha mutlu bir kahvaltı sofrası ile devam ediyorsunuz. Hele bir de o gün güzel bir trekking planı yaptıysanız keyfinize diyecek yok.
    İsterseniz Kaz Dağları’nda kamp yapmak için uygun alanlar da mevcut. Ancak yürüyüş ve kamp planlarınız için rehberlik hizmeti almanızda fayda var. Çünkü orman, aynı zamanda vahşi hayvanların doğal yaşam alanı. 
    Kaz Dağları otelleri öyle bir bölgede toplanmış durumda değiller. Yani Uludağ’ı gezip görenler bilir, Uludağ otelleri şeklinde değiller. Farklı bölgelerde konumlandıkları için her bir otelin arasında oldukça uzun bir mesafe var. 
    Kaz Dağları otellerinin fiyat seçenekleri ise genel olarak herkesin bütçesine uygun. Sezona göre farklılık gösteren fiyatlar da yok. Dolayısıyla fiyatlar sadece otelinizin kalitesine ve hizmetine göre farklılaşıyor.
    Kaz Dağları’na geldiğinizde gezip görmeniz gereken yerlere gelince… Her şeyden önce Adatepe ve Yeşilyurt köylerine mutlaka gitmelisiniz. Köylerdeki evler, geleneksel Ege mimarisinin özelliklerini taşıyorlar. Oldukça eski evlere de rastlayabilirsiniz. Buralardaki oteller ise eskiden kalma evlerin restore edilmesi ile hizmete açılmış tesisler. Köyün sokakları, eski yüzyılı aşkın tarihe sahip çınar ağaçları ve samimi, güler yüzlü halkı sizi misafir gibi değil de bir dostmuşsunuz gibi hissettirecek. 
    Adatepe Köyü’nü gezdikten sonra Zeus Altarı’na da uğramayı unutmayın. Her ne kadar bugünlerde dilek ağacı muamelesi görse de buradan körfez manzarasını seyretmek bambaşka bir keyif. Dönüşte köyde güzel bir Türk kahvesi molası vermeyi ihmal etmeyin. Göreceksiniz köy halkı hemen yanınıza geliverip sohbete dâhil edecek sizi de ve hemen efsaneler anlatmaya başlayacaklar. O kadar samimi ve içtenler ki ne olduğunu anlamadan halktan biri olacaksınız.
    Kaz Dağları bölgesine geldiğinizde Assos’a da günü birlik geziler düzenleyebilirsiniz. Adatepe’deki Zeytinyağı Müzesi’ni gezebilirsiniz. Alışveriş yapmak isteyenler içinse önerim şu ki mutlaka zeytinyağı ve zeytin çeşitlerinden alın. Yörede yetişen ürünlerden yapılan zeytinyağı ve zeytinler organik ve sağlıklı. Yağın tadı damağınızda kalacak, emin olun. Bir de Kaz Dağları’nın doğasında yetişen doğal kekik. İster taze ister kuru olarak bulabilirsiniz, hatta kekik suyu da satılıyor. Bu şekilde de temin edebilirsiniz.
    Şahindere Kanyonu’na gidebilirsiniz. Kanyonun başında bulunan Şahin Kalesi’ni de ziyaret edebilirsiniz. Edremit’e veya yakınlardaki Güre Kaplıcaları’na günü birlik seyahatler düzenleyebilirsiniz.
    Kaz Dağları’na daha önce gitmeyenler için kış ve bahar ayları en uygun zamanlar. Çünkü hem yaz mevsimine göre daha sakin, hem de yemyeşil manzaraya karşı otelinizdeki şömine başı romantizmi paha biçilemez bir keyif olabilir. Eğer fırsatınız olur da 3-4 günlük ya da bir haftalık gezilerden daha fazla keyif alabilirsiniz. Yanınıza ise sadece rahat bir yürüyüş ayakkabısı ve fotoğraf makinenizi alıp gelebilirsiniz. Ulaşım ise oldukça kolay. Karayolu ile rahatça gelebilirsiniz, yollar virajlı olmasına rağmen çok da tehlikeli değil. 
    İster yalnız başınıza, ister sevgilinizle, isterseniz de ailenizle Kaz Dağları sizi bekliyor. Bol oksijenli ve yenileneceğiniz bir tatil dileklerimle…

Kazdağları Otelleri için tıklayınız. http://www.kucukoteller.com.tr/yesilyurt-koyu-kazdaglari-otelleri.html