Cunda her mevsim bir başka güzel bir başka etkileyici
Ege Denizi ve ada deyince aklıma ilk gelen yer; doğası, Arnavut kaldırımlı taş sokakları, cumbalı evleri, denizi, tarihi ve lezzetli balıkları ile Cunda Adası. Yaz, kış ya da bahar ayları hiç fark etmez, Cunda her mevsim bir başka güzel bir başka etkileyici.
Ayvalık’a gelip de on dakika daha seyahat ettikten sonra sanki karmaşadan ve gürültüden çıkıp bambaşka bir yere geliyormuşsunuz hissi veriyor Cunda. Hele de sonbahar ve kış aylarında neredeyse huzurun ve dinginliğin adresi gibi.
Cunda Adası, Osmanlı zamanında Moshos yani Kokulu Ada olarak anılıyormuş. Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye adlı eserinde ise Yunan Adaları olarak geçiyor. Alibey adını ise Kurtuluş Savaşı’nda ilk direnişi başlatan Yarbay Ali’den almış. Günümüzde hem Cunda hem de Alibey Adası olarak da kullanıyoruz ismini.
Rakı-balık-Ayvalık üçlemesinin keyfini en iyi çıkarabileceğiniz yerlerdendir Cunda. Gündüz deniz ve güneşin keyfi, tekne gezileri ile eğlenceli dakikalar ve taş sokaklarında gezip yorulduktan sonra akşam ise yakamozlar ve deniz manzarası eşliğinde tavernaların ve balık restoranlarının seslerini dinleyebileceğiniz bir tatil beldesi. Doğası ve denizi ile de sanki doğanın insanlara bir lütfu gibi.
Cunda Adası ya da diğer adıyla Alibey Adası, Ayvalık Adaları olarak bilinen büyüklü küçüklü yaklaşık 22 adadan sadece biriymiş. Aynı zamanda bu adalar arasında yerleşime açık olan sadece Cunda Adası var. Ege Denizi’ndeki adalar arasında ise 4.büyük ada. Cunda Adası kara ile bağlantısını ise Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü olarak bilinen, 1970’li yıllarda inşa edilmiş ve yaklaşık 1 km. uzunluğunda bir köprü ile sağlıyor.
Cunda’ya her mevsim rahatlıkla gelebilirsiniz. Yaz aylarında oldukça kalabalık olan ada özellikle bahar ve kış aylarında daha sakin ve dingin. Zaten ada sakinleri de denizin ve adanın en güzel zamanının eylül ayı ve sonrası olduğunu söylüyorlar. Deniz bile bir başka oluyormuş sonbaharda. Kış aylarında ise o soğuk günler adada pek olmuyor, adanın iklimi de ılıman Akdeniz iklimi özelliklerine sahip zaten. Sonbahar ve kış ayları da kafanızı dinlemek ve Cunda’yı yakından tanımak için güzel bir fırsat olabilir. Yani Cunda sadece sezonda eğlenebileceğiniz bir tatil beldesi olmaktan çok, her mevsim zevkli vakit geçirebileceğiniz bir belde.
Sonbaharda doğanın bize sunduğu kızıl renkler, ilkbaharda ise doğanın canlanışını izlemek için en güzel yerlerden biri olabilir. Kış aylarında ise dalgaların sesi eşliğinde, otelinizin şöminesinin başında sevgilinizle şarabınızı yudumlamak… Daha ne olsun.
Cunda’ya geldiğinizde mevsim ne olursa olsun mutlaka görmeniz, ziyaret etmeniz gereken yerler var. Buraları Cunda’yı Cunda yapan en belirgin mekânlardan. Bir kere sevgilinizi alıp şöyle baş başa Âşıklar Tepesi’ne gitmelisiniz. Ada manzarasını seyredebileceğiniz adadaki ender yerlerden biri burası. Burada bulunan ve 2006 yılında restore edilen değirmeni de görebilirsiniz.
Ay Işığı Manastırı ise adada görmeniz gereken tarihi yerler arasında. Ayrıca Eski ve harap bir kilise ve değirmenken, restore edilip ziyaretçileri ile buluşan Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı’na gidebilirsiniz. Burası şu an Rahmi Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı bünyesinde hizmet veriyor. Yapının, tarih sayfasındaki izleri görmek isteyen, ziyaretçilerine kapıları açık.
Adaya geldiğinizde günü birlik geziler ve tekne turları ile civar koyları ve adaları gezebilirsiniz. Havanın durumuna göre deniz ve güneş keyfi yapabilirsiniz. Adanın merkezinde gece ve gündüz kurulan ve yöre halkının el emeği birçok ürünün satıldığı pazardan, Ada’ya özgü bir hatıralar ve hediyelik eşyalar satın alabilirsiniz. Birçok takı ve aksesuarı, çok uygun fiyatlara bulmanız mümkün.
Cunda’ya oldukça yakın olan ve şeytanın ayak izi olduğu söylenen Şeytan Sofrası’na gidebilir, güzel bir yemek yiyebilir ve manzarayı seyredebilirsiniz. Cennet Koyu’na gidebilirsiniz. Rumlar tarafından yapılmış ve adanın en eski ve görkemli binalarından olan Cunda Despot Evi’ni ziyaret edebilirsiniz. Bir de gün içinde mutlaka Taş Kahve’de köpüklü bir Türk Kahvesi molası vermeyi ihmal etmeyin. Özellikle yaz ve bahar aylarında adaya geldiyseniz buzlu badem ve kavun içinde dondurma yemeyi de unutmayın. Eğer diyet yapıyorsanız da Cunda’da diyetinize ara verin lütfen. Çünkü lokma tatlısı ve Ayvalık Tostu’nu denemeden adadan ayrılmamalısınız. Deniz kenarındaki çay bahçelerinde, dalga sesleri eşliğinde tadı damağınızda kalacak lezzetler var adada.
Akşam ise deniz kenarındaki balık restoranlarında mevsim balıklarının tadına bakmayı ihmal etmeyin. Mevsim balıklarını ızgara ya da farklı şekillerde bulabilirsiniz. Papalina balığı ise adada oldukça meşhur. Mezeleri ise Ege Mutfağı’nın şanına yakışır bir şekilde oldukça fazla. Abartmış olmayayım ama her mezenin tadına bakın bence. Hepsi birbirinden güzel ve Ayvalık zeytinyağı ile yapılan mezeler, aynı zamanda tat olarak da hafifler.
Cunda’da her mevsim konaklama seçenekleri de oldukça fazla. Genellikle butik ve küçük otellerden oluşuyor tesisler. Hatta eski Rum evlerinin restore edilerek otele dönüştürülmesi ile hizmet veren tesisler de var. Tesislerin oda dekorasyonu da adanın otantik ve tarihi dokusu ile uyum içinde. Dantelli örtülerin serildiği bir odada bile konaklayabilirsiniz. İşletmecilerin çoğu aynı zamanda adada yaşayan halk. Dolayısıyla oldukça samimi ve kaliteli hizmet sunuyorlar. Cunda otelleri ihtiyacınız olan her türlü şeye de sahipler. Dolayısıyla gönül rahatlığı ile tercih edebilirsiniz.
Cunda otellerinin fiyatları ise sezona göre farklılık gösterebiliyor. Ancak konaklama seçenekleri fazla olduğu için herkesin zevkine ve bütçesine uygun tesis bulabilmesi mümkün.
Cunda’ya ulaşım da oldukça kolay. Karayolu ile İstanbul ve Bursa gibi büyükşehirlerden hafta sonu kaçamakları için bile rahatlıkla gelebilirsiniz. Henüz Cunda’ya gitmediyseniz acele etmelisiniz. Çünkü çok şey kaçırdınız. Cunda Adası tüm güzelliklerini sunmak için sizleri bekliyor. Ha bir de fotoğraf makinenizi almayı da unutmayın lütfen. İyi tatiller.
Cunda Adası otelleri için tıklayınız: http://www.kucukoteller.com.tr/cunda-adasi-otelleri.html